2009'da Videolarla Tanıdığımız Güzel İnsanlar

2009 yılını güzelleştiren kahramanları sıralamaya çalıştım. Tabii ki yine hafızamda yer ettiği kadarıyla. Her birini defalarca izlemişim. O yıl, internet için hayli bereketli geçmiş. Islak Bergen'i de o yıl tanımışız, araba pazarında artisin var olamayacağını ısrarla anlatmaya çalışan agresif amcayı da, komşulara karşı çok ayıp oldu efsanesini de...

2010'da Videolarla Tanıdığımız Güzel İnsanlar

2010 yılına dönüp bakınca 'videolarla tanıdığımız güzel insanların' sayısının diğer yıllara nazaran daha az olduğunu fark ettim. Ya da benim hafızam o kadarını alabilmiş, zamanla güncellenebilir. O yıla ait videolarla ilgili ilk hatırladığım, malesef geçtiğimiz günlerde şofbenden sızan gazla zehirlenerek aramızdan ayrılan başkan yardımcısı Gizem Yüksel oldu... Neyse, önceki ve sonraki yıllara göre biraz sönük olan listemde şunlar var:

2011'de Fotoğraflarla Tanıdığımız Güzel İnsanlar

Geride bıraktığımız yılda bir şekilde internete düşmüş bir fotoğrafıyla tanıdığımız ve pek sevdiğimiz güzel insanlardan bahsediyorum. Hafızama yer etmiş olanlar şunlar:
Gelin-damat fotoğraflarının en güzeli

Facebook Fotoğrafındaki Adı Hatırlanamamış Çocuk ve Onun Hep Yarınlara Kalan Aşkları

Herkesin çok eğlendiği ve altına onlarca yorum yazdığı nostaljik okul fotoğrafındaki etiketlenmemiş tek çocuktan bahsediyorum; Taylan'dan ve onun zaten hiç hatırlanmamış unutulmuşluğundan. Bu arada da meyhaneci teybe şu şarkıyı koysun:

Şuradan Bir Aşk Uzatabilir misiniz? -Birinci Bölüm-

Yıllardır masallardaki gibi -masallardaki gibi olmasa da en azından öğrencilik zamanlarında izlediği az sözlü bol sazlı Fransız filmlerindeki gibi- bir aşkı bıkmadan usanmadan bekleyen Selen, kendi fikrince çok saf ve iyi niyetli biri olduğundan; eski sevgilisi Manda Murat'ın ayrıldıkları gün cümle alemin içinde bağırarak söylediği son derece kırıcı sözlere göreyse tam bir megalomanyak karı olduğundan bugüne kadar yaşadığı ilişkiler, simit sarayı asma katlarında sıkça gördüğümüz bol tripli ve kırılmalı-küsmeli lise aşkları seviyesinin üzerine çıkamamıştı.

İzlemekten Bıkmadığım Videolar

Yıllardır izlemekten bıkmadığım, hatta sık sık izlemezsem eksiklik hissettiğim videolar var. Her izleyişimde daha çok güldüğümü de söyleyebilirim. İşte, hep çalışana doğru esneyen esnek mesai saatlerinde de bu videolardan günde bir doz almak zihni açar, uyku çökmesine iyi gelir, negatif elektriği alır.

Ne Tarz Müzikler Dinlersin?

Yaklaşık 8-9 yıl önce Şair Fuzuli Caddesi'ndeki İkinci Kat Kafe'de bıraktım bu soruyu ve cevaplarını. Karşımdaki kıza kendimi beğendirme çabalarımın önemli bir kalemini oluşturan bu saçma muhabbette türlü yalanlar da söylemişimdir, olabilir. Bu soruya muhattap olmak bile o günün şartlarında çok büyük bir şansken, kenardan udumu alıp en Coşkun Sabah gülümseyişimle

İri Çocuğun Yumruklarında Yitip Giden Çocukluk Aşkları

"Seda benim lan, evlenmeyi düşünüyorum onunla" dedi, tükürükten ıslanmış sigarasını içip koca adamlar gibi peş peşe öksürürken... Yadigar mahallenin erken serpilmiş, irileşmiş ve bu iriliğini bizim üzerimizde denemekten çekinmeyen gürbüz velediydi. Jöleyle dikleştirilmiş saçları, tüyümsü bıyıkları, amcasının hediyesi olan deri bilekliği, kelebek bıçağı ve cebindeki Birinci sigarasıyla 'ben belayım' diye bağırıyordu adeta. Aynı yaşta olmamıza rağmen it gibi korkuyordum ondan. Ve Seda'ya da it gibi aşıktım. İt gibi aşık olmak?

Uyanma ve Kalkma Arası En Az Yarım Saat Olsun!

Bu önerimi Meclis Genel Kurulu'na sunmayı planlıyorum. Bunu yaparken de Kamer Genç'i kullanmayı uygun buldum. Hakkımı savunsum. Hakkımı Savunma Bakanı...
Uyandığımda çok fena bir insan oluyorum ben (Çekilmez bir adam, aksi, nalet. İşte Volkan Konak bu şarkıyı yeni uyanmış ve elinde çalar saatle yatağın ortasında otururken yaptı.) hatta insan olmak için bile en az 3 dakika geçmesi gerekiyor. O anda uzaylı mıyım? Böceğe dönüşmüş bir zavallı mıyım? Gregor muyum, Samsa mıyım? Alice miyim ve harikalar diyarında mıyım? Tombul parmaklarıyla sayma hareketi yapan bir futbol yorumcusu muyum?.. O 3 dakikada bunların hiçbirinden emin olamıyorum. Yapabildiğim tek şey, tek gözümü açabilmek. Açmak da değil, aralamak.

Vedat Milor'un Peşinde

Öğle yemeğini aceleden hamburgerle geçiştirmişsin, akşama da muhtemelen, iki saat süren bir şehir içi yolculuktan sonra ulaşabildiğin evinde dondurulmuş bir şeyleri mikro dalga fırında ısıtıp gönülsüzce yiyeceksin. O anda NTV'de 'dünya dursa umrunda olmayacakmışçasına' anlatılmaz bir zevkle yemek yiyen Vedat Milor'u göreceksin. Önce ona, sonra kendi önündeki dondurulmuş gıdaya bakıp yutkunacaksın...